"Bir heykeltıraş, kocaman bir atölyenin içinde etrafı çocuklarla çevrili olarak çalışırmış. Mahallenin bütün çocukları onun arkadasiymis. Günün birinde belediye ona, sehrin meydanlarından birine dikmek için büyük bir at heykeli siparis etmis. Bir kamyon, devasa bir granit blogu atölyesine getirmiş. Heykeltıraş bir merdivene çikip elinde çekiç ve keskiyle tasi yontmaya baslamış. Çocuklar onun çalışmasını izliyormuş. Derken tatillerini geçirmek üzere daglara ya da deniz kıyısına gitmişler. Geri döndüklerinde heykeltıraş onlara atin bitmis halini göstermiş. Çocuklardan biri, fal taşı gibi açılan gözleriyle ona ‘Peki ama… O tasin içinde bir at oldugunu nereden biliyordun?" Bu ünlü kisa hikâye bize, "Yok aslında yoktur, henüz bilinemeyen vardir" görüsüne getirilmiş yerinde ve güzel bir özet sunuyor... Acaba bir granit blogunda "saklanabilen" ati bulup çıkaran heykeltıraş gibi insan varliginda da "yok gibi görünüp gizlenenden var edebilmek" mümkün müdür? Bir insanin ya da bir ülkenin tüm kaynaklarının doğru kullanımıyla tipki granit blogundan bir sanat eseri meydana getirilebilmesi gibi, insan varliginin kaynağından yola çıkarak yeni bir medeniyet projesi ortaya koymak mümkün olabilir mi? Hiç süphesiz bu sorulara yönelik "Evet, mümkün!" Son yıllarda ülkemizde ve dünyada özellikle siyasi ve ekonomik alanlarda cereyan eden küresel sorunlar "liyakat" başlığını toplumların gündeminde en üst sıralara taşıdı.
Kağıt Kapak. 13,50 / 21,50 cm. Türkçe. 136 s.