Cinayet. Ne büyük kelime. Hele de bizimki gibi küçük memleketler, bizim gibi küçük garibanlar için. Ama insan, kapısını ne zaman hangi kelimenin çalacağını bilemiyor işte.
Hayat, insanı en çok kestirilemez oluşuyla yoruyor. Bütün bunların başıma geldiği günün sabahı, çarşı içi polis ve tevatürle doluydu. Keresteci İbrahim’i öldürmüşler, diyorlardı. Sabah Gönen yakınlarında, Bezirci köyünün azıcık dışında kafası kopuk, bir çuval içinde gömülü bulmuşlar. İki haftadır ortalarda yoktu. Karısı çalmadık kapı bırakmamıştı. Benim dükkâna bile iki sefer gelip İbrahim’i sormuş, ikincide koyverip hüngür şakır ağlamıştı sümüğünü çeke çeke. Bu sabah ortaya çıkmış işte. Ehliyet bulmuşlar cüzdanından da öyle tanımışlar, kafasından hâlâ haber yok. Kadın perişan. Terör dediler. Evvelsi hafta kahvede, Dev Solcu Bayram’la kapışmışlar. Bir ıvır zıvır siyaset meselesinden, yaka paçaya gelmişler. Tam kafayı böğrüne çakıyormuş ki elinden almışlar Bayram’ın. Dev-Sol yapmış olabilir, diye söylediler. Borç meselesi dedi bir başkası.